Hürriyet

3 Ocak 2013 Perşembe

N.Eczane

Bir şeylere alışınca insan.
Vakit daha hesaplı işlemeye başlıyor.
Daha bir kitabına uygun hareket ediyor.
Alışkanlıklar rutinleşiyor.
Misafirlikte annemiz kızmasın diye yemeğe çekindiğimiz
meyve tabakları ve tatlılardan hatırlayalım tabak tabak..
Ne ilgisi var kardeşim.
Senin başka işin yok mu?
be adam.
diyecek biri oradan..

Bu sebeptendir ki
17 yaşıma kadar.
Misafirliğe gittiğim hiçbir yerden
tabak dolusu meyve yemedim.
Üstelik akabinde gelen revani ile birlikte.

İkili ilişkiler insana bir çok noktadan bakma yeteneği kazandırıyor.
Size de oldumu bilmiyorum.
Bende oldu.
Bir kere oldu.
Sonrasında zaten hep sürdü.

Soğuk bir kış günü
belediye otobüsü beklediğim
uğruna evden durağa kadar gelmeyi
çok şeye yorduğum
karnı tok
sırtı pek
bir akşam üstü.

Unutmadan!
Hava o kadar soğuk ki
montumun önünün kapamayı unutmuşum.

Yanımda duruyordu.
Öylece ama.
Kendince.
Kalabalık değil.
Ziyadesiyle tek.

Tek cümlesiyle
beni olduğum yere çiviletmesi kısa bir an sürdü.

''Montunun önünü kapat üşütürsün hasta olursun''

Salt bir edayla aktardım.
Olduğu gibi.
Değiştirmeden.
Kendimi bir filmin repliği kadar bilindik hissettim.
3 Çocuk annesi bir kadının ev kirasını ödediği o an kadar rahat.
O kadar özgür.
O an bir şarkının nakarat kısmı gibiydi adeta.

Bir süre cümle kurmakta zorlandım.
Bizim muhitte cümle kurmak hususi bir yetenektir.
Arabesk müzik kadar bilindiktir.

Hatırladığım.

Önünde durduğumuz eczanenin yanıp sönen tabelasında takılıp kaldığımdı..

''Nöbetçi eczane''

Müslüm Yüksel - N.Eczane

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder