Hürriyet

18 Eylül 2013 Çarşamba

Ağaç

Bir ağacın gölgesindeyiz. Üzeyir abi. Gidiyoruz. Hesaplar tutmadı yine.  Kabul olsun diye dualarımız kokulu mendillere yazdık satır satır. Yetmedi içimizden okuduk. En baba mesleğimiz bu bizim. Sevmedi diye bir kadına şiirler yazdık. Şimdi tüm ağaçlar,kadınlar ve şiirler renkli birer kumaş parçası..

7 Eylül 2013 Cumartesi

monologlar

İnsan unutmaz! Evlat.Dedi.


Masadan doğruldu. Ezan okundu tam o esnada. Kendisine çeki düzen verdi. Etrafına bakındı bir süre. Çayın kaşığıyla bardağın etrafına yuvarlaklar çiziyordu. Başı sağa eğikti. Tıraş olmuş. En sevdiği gömleği giymişti bugün. Hava kapalıydı. Sokağın sonundaki çay evinde oturuyorduk. Derin nefesler alıp veriyordu. Kim bilir nefes alırken neleri çekiyordu içine. 

Bir süre çay kaşığını izledim. Hayatımın etrafına çay kaşığıyla yuvarlaklar çizdim bende. Bir süre hiç konuşmadık. Tüm bunlar olurken  Ezanın bitti. Devam etti sonra.

"İnsan unutmaz.
Sadece erteler" 
Evlat!

Sonra beni masada öylece bırakıp gitti. Bende çay kaşığıyla hayatımın etrafına yuvarlaklar çizmeye devam ettim. 

3 Eylül 2013 Salı

Ortadoğu;Tarihin silik sayfası

*''Bilmediğin daha önemli birşey var ahbap!''
dönüp, ''Neymiş o?'' der gibi baktı.
'' Başrolde daima müslümanlar vardır..'' 
 
...
 
Orta doğu konu başlığının altına kan'dan başka yazılacak kelimeler sıralansa
genelikle birbirinin muadili olmayan kelimeler yazılır.
Çünkü literatürde ve sözlüklerde karşılığı yoktur.
Ölüm gibi. Katliam gibi.Vahşet gibi.
Ölümün,Katliamın ve Vahşetin karşılığı olur mu yahu.
Olmaz.
Yok olur belki.
Bu tabutta öylece duran bir ölüye haksızlık olmaz mı?
Fazla empatiden öldü dediler.
Yanında geçtiğim mahalle berberi..

Ölümün tarifini yapmak isteyenlerin (Aklıma burada Abidin geliyor. Meşhur tablosu ve yataktan sarkan çocuk ayakları. Abidin diyorum. Abidin bana bakıyor.Resmini çiz. Mutluluğun resmini çiz diyorum içimden kısık kelimelerle. Abidin. O koca adam. O adam başını önüne eğiyor.Dizlerini izliyor. Abidin dizlerini izliyor. ) en popüler mecrası Orta Doğu.

Genellikle ve çoğu zaman korkunun her manada kendini hissettirdiği,
toprak kokusuyla karışık kan kokusunun etrafta satıldığı haritanın silik çocuğu.
Silik çocuğu diyorum. Bu tanım bende tam olmasada NEREDEYSE karşılık buluyor.
Bu tanım bir çok insanda karşılık bulmuyor belki.
Ölüm var diyor annem. Ölüm. Ağlıyor. Anlamını bilmediği dualarını sıralıyor içinden.
Alnı o vakit secdeye daha bir ağır iniyor.
İniyor. Kalkmıyor.
Bütün dualar biraz ağırdır. Bütün anneler biraz unutkan.
Söz konusu Orta Doğu olunca.


Orta Doğu bugünlerde bir bir eksiliyor. Takvim yapraklarından daha çabuk hemde.
İnsanlar ölüyor. Anneler,Babalar, En çokta çocuklar.
Hanüz ellerini tanımışken bir çocuk
toprağa gidiyor.
Bir pazar sabahı kahvaltısının
Öğlen yemeğinin ve akşam yemeğinin manasını bilmeden bir çocuk..
Üstüne hayal kuracağı bir defteri olmadan.
Tahta kalemlerini bırakıp enkazda bir yerlerde gidiyor..
Camiler dolup taşıyor bu günlerde Orta Doğu'da.
Camiler bu günlerde dolup taşıyor beyaz kefen giydirilmiş çocuk bedenlerde.
 
Camiler ki bir çocuğun kıkırdaması..
 
Başında sarık var Babaların.
Kenarına silmekten yıpranmış yaşları..
Ağlamaktan gözlerinin çukuruna derin sondaj çalışması yapılmış bir sürü baba var.
Avuç içlerine ölüm kokusu sinmiş.
Güç bela babaların.
 
Anneler var.
İçlerinde harfiyat çalışması var.
İçlerini boşaltıyorlar.
Ağır vasıtalara giriş yasak.
Ağır vasıtalardan yer yok.
Hisleri var annelerin.
Hislerine beton dökülmüş.
İçi kendine ağır anneler.


Orta doğu; Tarihin en silik sayfalarından biri.
Ailesi tarafından istenmeyen bir kız çocuğu.
Yırtık üstü başı. Ve kirli.
Orta Doğu kelimesi sadece okullarda konu başlığı olarak tahtanın sağ üst köşesinde yer alsa keşke.
Ve biz sadece ders olduğu için dudak büksek..