Hürriyet

21 Haziran 2013 Cuma

Hidrojen

Haftabaşı sendromunu Türk Sanat Musikisi dinleyerek karşılıyorum.
Kendimle çeliştiğimde oluyor.
Balkonda çekirdek çitlediğimde.
İçi dolu bir sürahiyi devirdiğimde
oluyor benim.

Ayırdığımda oluyor.
Hidrojen'i bir oksijenden.

Sokrates'i dinlediğimde oluyor benim.
Bizim köyün meydanında.
Muhtarın kapı komşusu mesela.
Seneler reçel kıvamında mübarek.
Seçimlere şunun şurasında 40 gün var.

''Sakıncası yoksa''
sözleriyle cümleye başlayan bir neslin bekçisiyim.
Evvela geçmişimi bilirim.
Geçmişim benim suretimdir.
Hatırlarım, 
babamızdan yediğimiz kötekleri.
Ardı ardına gelen yumruk kıvamında sözler.
Sözler ki,
ağır yaralı bir kamyon şöförüne yapılmış pansuman.
Teselli bir annenin dudaklarına o vakit
sürülmüş en taze bal.

En elzem mevzular,
odun sobasınının etrafında konuşulur!

19 Haziran 2013 Çarşamba

geleceğe çivi çakmak

Geleceğim konusu mevzuya bahis olunca susturulmuş silahlara kafa atasım geliyor.
Suçlu olmakla imarsız alana inşaat çalışması yapmak aynı ölçüde.
Suçun mahalli değişiyor sadece.

Diplomamı evin en çivisiz duvarına astım.
Karşısında çay demleyip, bisküvi yiyorum.
Arada yaşam alanım genişlesin diye bakkaldan borç yapıyorum.
Nilüfer dinliyorum.
"Bir ümit ver,bir teselli ver"
Diyor.
Gerisin geri gidiyorum.
Günler aylar kadar öncesine.
Şarkıda bahsi geçen teselli kelimesinin gönlüme salıncak kurduğu zamanlara gidiyorum. Sevdiğim kadının ağzından çıktı diye ben teselliyi gönlüme çivilediğimi bilirim. Yanıldığımla kaldım. Acınası halimin çaresi yok kelebek kardeş. 

Geri dönüşüme müsait insanlardan olamadım. Hislerim konusunda keza.
En içten dileklerimi bir kadına sunmadan bölüm sonu geldi. 
"Ümit" kelimesini daha ziyade bir isim olarak düşünebiliriz.



15 Haziran 2013 Cumartesi

kadın

Kadın gülünce!

adam,
kendi içimde muhalif düşünceleri olan başka adamlara bölünüyor.



Denebilir ki!

Denebilir ki,

Suretin,geleceğime saplanmış bir kıymık parçası
Adın, ilk okul defterimin arasında tazeliğini koruyor
tüm ihtişamıyla.

Elbette gereklidir tebeşirler,
beyazdır.
Parmaklarına bulanır.
Gülüşün vardır.
Gülüşüne eklediğim manalar vardır.
Envai çeşitten.
Bu tüm manifaturacılara karşı durmaktır.
Tüm kanun kaçaklarına 
ve kombine kartlarına.

Seni bir haritanın içine hapsetmeyi dilerdim.
Ağaçlar içimizden geçsin diye.



14 Haziran 2013 Cuma

Muhalif

Bir kadının zamanlama konusundaki hassasiyetini cetvelle ölçemezsin!
Bu cümlenin ilk harfini küçük yazmaya benzer.

Derin güçler.
Muhalif aşklara gebedir.

..

13 Haziran 2013 Perşembe

Üçüncü göz ve hurafeler

Üçüncü göz ve hurafeler 

Kendi zayıflığını bir başkasının gücüyle ikame edemezsin.
Elbette mümkündür tahta kalemlerle ağaçlar çizmek.
Zayıflığıyla bir serçenin alay edilmez.
Bu topluma karşı durmaktır.
Dağın ardı sis.
Duvarların ardı melodi.

Düşlerinden söz edince söğüdün yaprakları kamyon çarpmışa döndü.
Yüklemler içinde bulundukları cümleleri terk etmeye başladılar birer birer.
Hükümet kanadından incitici sözler birbiri ardına gelmeye başladı.
Aşağı mahallenin delikanlıları can güvenlikleri olmadıkları gerekçesiyle çay evlerine iltica ettiler.
Sözlerimin hükmü yok.
Anayasal haklarımın pratikteki karşılığı şike davasında uzun yıllar hak mahrumiyeti aldı.
Yaz bahar gelsede felsefe yapsak
bülbül konacak dal arar!

4 Haziran 2013 Salı

Gülüşün ve kelebeğin sınavla imtihanı.

Masamın kenarında BİM'den aldığımız alışveriş fişi var.
Ben bir yanımla sana burada neler yazmam gerektiğini sıralıyorum aklımda.
Sıralarken bazen yetişemiyorum.
Unutuyorum arada.
Arada ben birçok şeyi unutuyorum.
Unutmak eylemi bende fazla tekrar eden bir durum.
Durumlar öyle gerekti bende fikrimce yettiği kadar direndim.
Direnmek bugünlerde duyduğum en gerekli kelimelerin başında geliyor.
İnsanlar kendi özgürlükleri için sokağa çıktılar.
Birlikte bir araya gelince neler başarabileceklerini gösterdiler herkese.
Her nekadar yasaklar ve sansürler olsada.
Her nekadar provokasyon ve şiddet olsada!
Belli açılardan bakınca insan kendini eksik görüyor kimi durumlar için.
Bazen de fazla.
''de'' ekini cümle içinde nasıl kullanacağım konusunda kamyonlarca belirsizliğim var.
Sahi ben en son ne zaman birine uzun cümleler kurdum ki.
Babamla ilişkimiz belli zamanlar platonik bir hal alıyor.
Belli zamanlarda kendi aramızda bölüşüyoruz sevgimizi.
Annem bir ayrı dünya.
O amortiden çıkıyor.
Bir kelebek ben sana bu cümleyi yazarken florasan ışığımızın etrafında dört dönüyor.
Belli ki başka takıntıları yok.
Bir kelebeğin üniversite sınavına girdiğini düşünsene.
Mezun olduğunu ve sigortalı bir işe girdiğini.
Bugün hayatımın belirsizliklerine bir yenisi eklediğim bir gün.
Bir kelebeğin insan oluşunu düşünüyorum.
Belli açılardan hayata yorum katmak gerekir.
Camide ön saflarda namaz kılma girişimlerim sonuçsuz kalıyor.
Terliklerimi çalıyorlar.
Yan dairede iki aile arasında bilinmeyen bir sebepten hunharca sevgi patlaması yaşanıyor.
Aile fertleri durduk yere birbirine sarılıyor.
İnsanlık bu durum karşısında çaresiz.
Keşke insanlık bu durumlar karşısında çaresiz kalsa.
Ya da yok çaresiz kalmasa.
Tutup hemen yanındakine sarılsa
elindeki telefonu bırakarak.
Üzüntülerime ortak olmanı isterim.
Öyle ortak ol isterim ki.
Kopartılması güç olsun.
Matkapla delsinler bizi.
Bütün dünya hayretlere kapılsın.
Buldozerler üstümüzden geçsin ama çözemesinler.
Kendi içimde yaşamamın bir sonucu bunlar.
Dünyanın hergün etrafında döndüğü bir sistem var.
Yalnış yazılmış cümlelerin devamı yok.
Üstümü kırmızı kalemlerle çizilmiş.
Bütün diziler müstehcen.
Bütün babalar iyi.
Kaldı ki.
Yok neyse kalma.
Sen benim yan masamda tanımadığım
boynuna sarıldığım.
Kokusunu duyduğum.
İç organlarıma hükmeden
beynimin muadilisin.
Adını cümle içinde telafuz etti diye bir kedi.
Bütün kediler gaz bombası attım.
Bütün kediler adını zikretmeye meyledemez.
Sana bu yazıyı ilk okul hocamdan yediğim dayaktan sonra yazıyorum.
Elektrikler kesildikten sonra ya da.
Bütün iletişim kanalları kapatılmış bir parkın girişinden yazıyorum.
En fiyakalı yalnızlıklar dolmuş durağında başlar..
Lütfen çimlere özenle basınız!
Bu yazıyı sana yazdım.
Yanı senin için evet
yani seni niyet ederek yazdım,
konu komşu uyurken.