Hürriyet

24 Aralık 2012 Pazartesi

Manifesto-1

Manifesto-1

İhtiyaç sahibi kimselere yapılan yardım iki kişi arasında kalmalıdır.
Üçüncü bir kişinin dahil olması caiz değildir. Gayri ihtiyari durumların dışında..

Büyüklerimiz anlatır. Biz dinleriz.
Ağzımız açık. Dizlerimiz önümüzde.

Kuzeyin en orta yerinde bir yerlerde çay yetiştiriciliği yapan orta sınıf ailenin güzel mi evet güzel bir kızı varmış.
Kızları o kadar güzelmiş ki uğruna kilometrelerce yolu göze alıp gelebilecek oğlan çocukları yaşarmış.
Elleri üşürse akıl edip cep aramazlarmış.
Ülkenin ekonomik durumu, bütçe görüşmeleri, yapılan son zamlar,mayalar, evlilik programları ve teknolojik yeterliliğe çok fazla
akl-ı ehli değillermiş.

Tasavvuf'a meraklı kızımız boş zamanlarında ilim sahibi insanlardan zaman alırmış..
Gel zaman
Git zaman.
Henüz Iphone 5 yeni sürülmüşken piyasaya..

Varmamışken 20'sine talibinden birisini davet etmiş yaşadığı yere..
Kızımız.
Bulutlu bir gün.
Oğlan çoçuğumuz ellerini ceplerine henüz yeni koymayı becermişken.
Düşmüş yollara.
Bir sarhoş muhhabeti henüz bitmişken
varmış kızımızın yanına..
O kadar heyecanlı ki
işte o kadar..

Sarılmışlar birbirine..

O' anda karar vermiş çocuk.
Bunca yol
Bunca hasret
Çokça heyecan..

''Sevdiğim burada diye''

Çantasından ''GÖNÜL ADAM'' seslenmiş.
ve şöyle demiş.
;
Şükürler olsun ki, hala birşeylerin demleri deminde..
Şu gelgeç hayattaki gerçek isteğimiz bir aşk, bir muhhabet değil midir?

..
(Devamı belki olur)

Müslüm Yüksel - Manifesto - 1

21 Aralık 2012 Cuma

Ukala

Bütün iyi niyetlerimi ''meydan''da bir sahafçıya sattım.
Pazarlıksız.
El değmemiş.
Gözlerimin çukurunda kuruyan iki damla yaş'la..

Sen vijdan muhasebeni sayın tanrıya sunarken 
ben gidiyordum.
Az ötede
Avucunda bir kızın 
Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna'sını görünceye kadar sürdü herşey..

Bir ''Piç'' yalnızlığı yaşadım.
Çocuğuna sarılırken bir anne..

-Müslüm Yüksel [Ukala]

16 Aralık 2012 Pazar

Şerit.

İki soluk arası mesafeden çok daha fazla seninle münasebetimiz.
Arasında insanların olduğu kadar
bolca şerit sayabilirim sana.


8 Aralık 2012 Cumartesi

o'rada

Aramızda olanların muhasebesini yapmanın akıl karı bir davranıs olmadığını biliyordu.
Artık sözlerine hüküm giydirmekten yoruldum Hilmi.
Benden tölerans beklemeni istemiyorum.
Söz konusu olmaktan bıktım usandım Hilmi.
Sana kurmadığım
Özenle biriktirdiğim cümlelerim var.
Şiirlerim var.
Henüz görmediğin.

Zaman dedi
daha yavaş seninleyken.

Tam olarak o'rada kaldım.
Devamı olmadı bir mühlet.



Sorma.

Yazgım.
Müptelası olduğu o sona.
yaklaşıyordu.

Çatılı bir evin
bodrum katı yalnızlığım.
Soğuk.

Kış vakti.
Aynı hislerim gibi derme çatma.



10 Dakik-a

10 Dakika TV'nin karşısında zaman geçirmek istedim demin.
Dugusallığım hat safhada.
Sezen Aksu dinlemiştim en nihayetinde.
Hayat çekilir.. Cümle kurulur..Aşık olunur diyorum
Sezen sayesinde..

Ali Ağaoğlu reklamlarını izlemek bile bende duygu karmaşasına yol açmıyor. 
İzledim.
O kadar etkilendim ki kredi çekip kira çilesinden kurtulayım mı 
dedim.

Kendim kendime.
Kısa sürdü rüya.
Uyandım.

Haberler'e bakınıyorum.
Leyla ile Mecnun'un Ak Sakallı dedesinin uyuşturucudan yakalandığı haberi geçiyordu.
Rüyanın etkisindendir dedim.
Geçtim.
Meğersem doğruymuş.
Ak Sakallı dedemiz eşiyle beraber uyuşturucu işindeymiş.
Hemde evinde hassas kantar bile bulunmuş.
Yüzünüde kapşonlu montuyla kapamış.
Elleri kelepçeli eşi önde kendi arkada..

Bunun şaşkınlığı henüz geçmemişken.
Bir diziye denk geldim.
Üşenmedim saydım.
10 dakikada tam olarak 6 öpüşme sahnesi saydım.
Evet 10 dakika ve 6 öpüşme sahnesi.
Sanırım.
Bunlar iyi niyetinden yapıyolar bunu.
Biz Millet olarak öpüşmeyi bilmiyoruz.
Bunlarda biz öğrenelim diye her açıdan bize bunu sunuyorlar.
Yüksek kalite çözünürlükle..

#bizçocukken annemiz gözümüzü kapatırdı müstehcen bir sahne olduğunda..Yüzümüz,gözümüz her bir yanımız kızarırdı..Utanırdık.
Şimdi çağırıp komşularla izliyoruz bu sahneleri.
Yurtkunarak,hevesle,iştahla..

Halbuki ben dün akşam hoca sabah ezanını okumaya başlamışken The Iron Lady Filmini izlemiş ''Margaret Thatcher'' İn hikayesine ortak olmuştum..Çıkarımlar yapmıştım.. Yarın daha inançlı olacağımı falan düşünmüştüm..

Sanırım Gülten Akın haklı

''Beni öldürürse bu umut öldürür.''

[10 Dakik-a - Müslüm Yüksel ]

23 Kasım 2012 Cuma

cumartesi

Gürültülü konuşma benimle.
Bu şehirde çatılı evler var.
Çoçuklarını yeni uyutmuş anneler var..
Yarın Cumartesi.
Gündüz işe koyulacak abiler kadar..

Masanın diğer ucunda Hilmi vardı.
Yanına kimseyi oturtmadı.
Yazdan kalma bir siniri vardı. Belli.
''Gelirken''dedi.
Yolda dolmuş şöförü abiyle kavgaya tutuştuk.
Cüzdanı kapdırdım.
Şiveli bir ezgiyle '' Zalimin birine'' dedi.
Ayakları senkronize bir uyumla yerinden oynuyordu.
Telaşlı ve korkmuştu..

Abi dedi.
Babam bilmesin.
Loto parası vardı cüzdanımda.

''Bunu düz bir metin olarak iletme kendisine lütfen''

12 Kasım 2012 Pazartesi

Melodi


Yataktan doğrulup bana baktı.
Yüzü solgundu,
hastalığının bir kaç ayı henüz geçmişti.
Avuçlarının içi hala çok terliyordu.
Endişeliydi.
Duraksadı ve..

''Mutluluk'' dedi.
Sadece cadde girişlerini süsleyen bir kelime olarak duracak öylece.
Herkesin içinde ama yalnız..

Kulağımda yine o bilindik melodi çalınmaya başladı.
Sadece melodisi var ama 
sözleri yok.

Bazen size de olmaz mı.
İzah etmekte güçlük çektiğiniz anlar belli-belirsizleşir önünüzde.
Sadece bir melodi olur 
sözleri olmayan..

11 Kasım 2012 Pazar

İzaha gerek yok.

Ellerimi koyacak yer bulamazken
çeplerimden başka
Boyumdan büyük işlere kalkışıyorum.

Kolay sanıyorum
Neşesine ortak olmak birisinin.

İzah etmek gurbeti
kolay sanıyorum.

Takvimden günleri eksiltmek daha kolay bazen.




8 Kasım 2012 Perşembe

Diyalog

-Görmeden özlemek nasıl bir şey peki sen bunu biliyor musun ?


Biliyorum tabi.
Kesik kesik çalan bir şarkıya eşlik etmeye benzer biraz.
Hep eksiklik hissi durur kapında.
Dışarı çıkmaya cesaret edemezsin.

Özlemek birazda kaybetmekten korkmaktır.
Bilirmisin..

28 Ekim 2012 Pazar

A-sosyal

Söz konusu hassasiyetler olunca nede çabuk bıçak kesiyoruz her lafa.
Sözüm ona kendi kitlesini yaratan sosyal platform kahramanları
klavye başında kendi baharlarını yaşatıp
kendi gerçeklerine dem vuruyorlar.
İçimizde biriken nefreti klavyede tuşlara monte ederken.
Geç saatlere kadar.
Uykusuz durabiliyoruz.
İçerden biri seslenene kadar..


adamın teki

''Adamın teki''ne ilçe kıraathanesinde derdimi anlatmamın telaşı ortamdaki dumanla kimyasal reaksiyona girdi.. Ne derece ölçülebilir bir insanın sabrı ne derece insan insan olmaktan çıkar ''adamın teki'' canlı şahidim oldum.. Üstümde birikmişim vardı allahtan çıkardım ''adamın teki''yle bölüştümde neşemiz laçkalaştı biraz..Öyle para falanda değil biraz neşem vardı cebimde kötü günler için sakladığım onu iyi akıl ettim de durumu biraz kurtardım.. Neşemiz gıcır kıyamet sürerken duruma babamda dahil oldu. Tek joker hakkım kalmış gibi...Gelirken Bim'e uğrada biraz kuruyemiş al.. Akşam köy tatsız tutsuz oluyor.. Yeriz tadımız tuzumuz olur. Odun sobasının romantik sıcağında Bim'den aldığımız kuruyemişlerle bir araya gelince ben dedim ki kendime ben bunu yazarım. Tepki olsun diye değil. Neşemiz gıcır olsun diye..
Orada Bim'in torbasına ilişti gözüm.
yerde kimsesiz duruyordu..
aldım buzdolabının kenarına iliştirdim.
Lazımlık niyetine..

Bu yazımı uygunsuz bir niyetle yazdım.
Belki okur bana selam edersiniz.



kupa

Günahlarım takvim yapraklarından daha hızlı yol almaya başladı.
Yorum getirmek için yanlış bir zaman.
bir kupa çay içmenin bir ton tasa dinlemeye eşdeğer olduğunu
yanında eşlik eden şarkılardan anlıyorum.

''Yerine sevemem''







hakiki

Hangi hakiki kelimeye dayasam sırtımı boşlukta buluyorum kendimi.
Konaklamaya zaman kalmadan doğrulup yol alıyorum. 
Varacağım sonuç yolumdan daha kısa duruyor. 
Adımlarımı yavaşlatma girişimimde sonuçsuz bırakıyor beni. 
Ulu orta sessiz kalıyorum. 
Kimsesiz..



yanılgılar

Kayda değer bir gerekçem olmadı
hiç bir zaman.
Geçici yanılgılarım oldu.
Her seferinde.

Payıma düşen hep kendim oldum.


Geri dönüşüme müsaittim

Alttan almaya da-
keza
Değişik iklim şartlarına uyum sağlamayı 
bile anneme kabul ettirmiştim.

Söz konusu olmana sebep ne kadar belirsiz faktör varsa ortada.

Aklımdan uzaklaştırdım.

Yanılgılarımın en eski üyesiydin.

Yaş sırasında baş köşede oturan hep sendin.
Hürmeti sana sundum hep
Kusur etmedim.

Yabancı şarkılara eşlik etme telaşıdır. Yanılgılar.

Tam anlamıyla olmaz.
Hep biraz eksik..
Hep bir melodi geridesinde.








manii

Midemdeki bulantı ölçüsü yitirmiş vaziyette.
Cümle kurmanın hasretini çekiyorum çokça zamandır.
Pek çok sebep sıralamak mümkün-
kocaman göbeğime.
Ancak.
kompleks yapım
seni özleme dürtüme mani olamıyor.

Bu cümlenin noktası yok.

o kadar.




15 Ekim 2012 Pazartesi

hi-s

Bir garip his.
Hiç nedeni olmadan gelip bitiveriyorsa yanınızda.
Müziğin sesini kısın.

10 Ekim 2012 Çarşamba

Hey hat

Hey hat dedim kendi kendime
arkamdan sinsice yaklaşan 
annem elinde bir tabak dolusu nar'la girdi odama.
Yokluğuna alışmaya çabalamam tam 8 dakika sürdü anlayacağın.
Bir tabak dolusu nar ve yanında çubuk kraker..

Bira.fm açtım.
''Düşen bir yaprak görürsen beni hatırla demiştin.
Biliyorsun seni ben ne çok sevmiştim''
Tanrıyla iç konuşmalarım sürüyor öte yandan 
nar'ın teki dişlerimin arasına sıkışmış cebelleşiyoruz.

Kendimi üstünde şapkası olmayan a harfine benzetiyorum.
Cümle içinde kullandıkça kendimi deforme olan hanım teyzelere benziyorum az yavaştan..

Evet.
Varlığın binlerce mill öteden başımı döndürüyor.
Bu tespit ne yaman bir tespit 
kurarken kendi kafasında bu cümleyi halet-i ruhiyesı ne durumdaydı yazanın..

Bazen seni yazmak hayal etmekten daha kolay oluyor.
Yazmak kolay çünki.
Yazmak kurmaktır kafanda bir dünyayı..

Bazen 
fazlaca derin düşünmeye başladığımda seni 
gerçekliğini yitirmeye başlıyorum
Rüyamın bir bölümünde olduğumu düşünüyorum.
Kaybolup gidecekmiş gibi.
aniden.
Uyanınca ne rüya gördüğümü hatırlamaya çalışmak gibi..
Karışıyor bazen..

Bazen çok klişe bir söylem olarak ; Felek senin evin yıkılsın'

Bugün 15.günü 
dakikalar evvel..


sana..

5 Ekim 2012 Cuma

''Z''

Bugün bir miktar zaman geçirdiğim bir parkta çok aşık bir abimiz(Bir lise talebesi olması yüksek ihtimal) bankın bi kenarına büyük harflerle ''Z'' harfi yazmıştı. Banka baktım uzun uzun sonra ... Sonrası yok... Sonra muğlak.. 

Yüzüm güneşe doğru anlayacağınız bahanem de yok. 

Ne varsa serdim önüne amatör bir futbolcu edasıyla..
Zaman çok hızlı yol alıyorken,
Sokakların bilmediğim yönleri bir garip his oluşturdu sol omzumun üstünde.

Arabesk hislerime tercüman olsun diye yedekte her zaman bir lafım vardır.

Yoksa çekilir dert değil parke taşlarında yürümek.
''Felek senin evin yıkılsın''
Bu cümleyi parke taşlarını dizen bir amcanın avuclarına sıkıştırdıktan sonra devam ettim yoluma.
Küçük bir tebessüm oluştu amcanın yorgun yüzünde 
aldı cümleyi serdi yola
üstünü parke taşlarıyla betonla kapladı.
Sıkıca.

Artık biliyorum.

Bir vakitlikti bankta geçen zaman.
Belkide haklıdır banka o harfi kazıyan meçhul liseli abimiz.
Belikde sadece banka o harfi kazımaktır 
tek mantıklı gerekçesi.

Liseli talebesinin mahçubiyetine ek olarak

bir şarkı mırıldandım otobüste sıramı beklerken;



''Ey zahit şaraba eyle ihtiram 
İnsan ol cihanda bu dünya fani 
Ehline helaldir,na ehle haram 
Biz içeriz bize yoktur vebali 

Sevap almak için içeriz şarap 
İçmesek oluruz düçar-ı azap 
Senin aklın ermez bu başka hesap 
Meyhanede bulduk biz bu kemali 

Kandil geceleri kandil oluruz 
Kandilin içinde fitil oluruz 
Hakkı göstermeye delil oluruz 
Fakat kör olanlar görmez bu hali 

Sen münkirsin sana haramdır bade 
Bekle ki içesin öbür dünyada 
Bahs açma Harab-i bundan ziyade 
Çünkü bilmez haram ile helali''





















28 Eylül 2012 Cuma

İdrak

Onarmakla yükümlü olduğum şu zavallı varlığıma
henüz idrak etmekte zorlandığım cevaplar aramak
geçici bir yanılgı..



a-ciz

Belirsizliklerim
sarhoş bir dudaktan yankılanırken..
Bir çift göz eksildi aramızdan
yorgun,örselenmiş ve aciz..


27 Eylül 2012 Perşembe

om-let

Bir kap dolusu nar masamda öylece duruyor. Çok şanslıyım ki bunu düşünüp masama koyan bir annem var.
Günün muhasebesini yapmak gerekir diye düşünüyorum. Onca komediden sonra.
Birileri çıkıp kendi şovlarını sahnede sergileyebiliyorlar. Yada birileri kravatları var diye sahnenin en önünde saf tutabiliyorlar kendi gibi kıravatlı adamlarla.
Artık kravatlı saf tutan abilerimize eşlik etmek için kendi gibi kıravatlı ablalarda var en nihayetinde.
Durumun şaşkınlığını kendi içimde yaşarken artık kravatlı abilerimiz mikrofonu eline alıp başladılar dem vurmaya.. anladım ki bu ülkede işsizlik yok.. Anladım ki bu ülke işçi arıyor..
Düşünceler tek tek değişe dursun kafamda devam etmek lazım.
Kravatlı abileri bırakıp kendi hallerine yol almak lazım gelir.

Kendi açımdan değerlendirmede bulunmak yalnış.
Neticede kravatı var arkadaşların ve 
sahneleri..

Bazen yorulduğumu hissediyorum..
Çabalamaktan ve dinlemekten..

Anlamaktan ve direnmekten.

Diğer ucunda telefonun birilerine teselli sunarken beklentisiz.
Hesap etmekten sıkıldım bir başkasının hamlesini.
Mecrasında bir başkasının..


Yolum bundan gayri kendi yolumdur.
ve omlet yapmak için ne kadar yumurta gerekirse kırmaktan yana çekincem olmayacaktır.

24 Eylül 2012 Pazartesi

kardeş-ime

Bugün Eylül ayının son haftasıdır. Avucum kaşınıyor. Dünden kalmayım.Son ses müzik açtım diye azar işittim babamdan.. 24 Eylül bugün.. 

Sanırdım ki takvimden bir yaprak kopartmak eksiklerimizi dile getirmeye zaman tanır. Sandığımla kaldım.

Bugün kardeşimi uğurladım Çokça insanın bir arada olduğu bir şehre. 

Yeni bir başlangıç yapmanın çelişkisini yaşadım fazlaca zaman sonra. Sanırdım ki kolay o

lur takvimden bir yaprak kopartmak.. Dilime gelmeden cümleler tıkandı bir noktada.. Kardeşimi terminale uğurlarken.. Görüş alanım daraldı..Buğulandı önüm bir an..

''Gitmek cesaret ister ufaklık
Gidecegin yer neresi olursa olsun
Sevdiklerinle arana mesefe girince
Varış yerinin hiç bir anlamı kalmaz.
Vedalaşmakta zor iştir biliyo musun ?
Oturursun geminin kıçına.
Bakarsın sevdiklerine gittikçe ufalırlar ufalırlar kaybolurlar
O zaman anlarsın işte
Vedaşalmak asıl kalana değil gidene koyar.''

Kendimi bu sözlerin arasında buldum..Evin yolunu tutarken..

Şansın hep yanında olsun kardeşim..

Galip Yüksel'e

Müslüm Yüksel

13 Eylül 2012 Perşembe

müh-im

Acı mühim bir meşgaledir.

Sol taraftan başladığında anladım.



1 Eylül 2012 Cumartesi

örselen

Ertesi günün hesabı cebimde örselenmiş bir kağıt para..
Uzamış tırnaklarım..
Bir bebek annesinin kucağında.
Ağlıyor.

Zor zamanlar yorgunuyum. Kendime sormaya çekindiğim soruları birileri bomba yapıp patlatıyor beynimin içinde.Anlatmaya zaman yok. Dinlemeye zaman yok. Korkulası suratlar bitiveriyor hemen yanımda.
Dilsizleşiyorum.








28 Ağustos 2012 Salı

kırıntılar-ı

Affına sığındığım zamanlar arıyorum.
Zamanlar şimdi kış ortası..
Uzak bir iklim.
Sofranın üzerindeki ekmek kırıntıları..


yitip-

Yitip gitmesin diye
en sevdiğim hırkayı yıkamaya çekiniyorum.
Annem kızmakta henüz.
Seni özlediğimi kalmadı bir şey -Hatırlatacak.
Şarkılarda keza.


küpe

Kulağımda küpe olsun diye
yabancı şarkılara eşlik etmeyi öğreniyorum.
Bu sana duyduğum özlemi özetler.
Sanırım.
Seni özlemek yabancı bir şarkının sözlerini ezberlemeye benziyor.


''Off''

Halbuki!
Esasen bilmediğim sebeplerden ötürü.
Üstünü örtmeyi unutmuştum.
Farklı anılarımız çarpışmış olabilir.
Bir ''Off'' miktarı çarp kapını.
Kapında beklemekte güzeldir.



Boş kağ-

O kadar sıkıldım ki!

''Boş kağıtlara adımı karalamaktan başka bir şey yapmayı düşünemez oldum.''


22 Ağustos 2012 Çarşamba

feyz

Bir zamanlar Zeki Müren dinlerdik.
Şimdi birbirimizi dinliyoruz.
Saçma sebeplerden ötürü.

Bir yarası var herkesin cebinde hazır bekleyen. Lafı sözü denk geldiğinde anlatmaya hazır.
Cümle kurmaktan aciz.İki kelimenin kitabını yapan hesap düşkünü cüsesesi kafasında büyük adamlar bunlar.
Şideti hayat biçimi haline getirmiş yol yorgunu adamlar bunlar.
Birbirinde feyz alan adamlar bunlar.
Sözüm ona..

Bir vakit.
Vazgeçilir gibi değil. 
Şefkatım cüseme fazla geliyor. 
Gardımı düşürmekten başka seçeneğim kalmadı..

20 Ağustos 2012 Pazartesi

barış

Vijdanımıza hunharca saldırıyorlar. Kast ediyorlar canımıza.. Eksiliyoruz.
Adı nolursa olsun insan öldürmenin adı yok.
Hoyrat bir söz olmak istiyorum. Adı insanların dilinde yankılanan..
Barış.
Bir çoçuğun adı.
Bir eylem.
Bir sonuç.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

margarin

Endişeliyim.
Tırnağımı kemiriyorum.
Sanırım çok uzak olmayan bir zaman sonra umutlarımızı satın alacağız.
Bakkal'dan margarin almak gibi mesela..
yada pazardan mandalina almak.
Uygun örnek teşkil etmesi açısından söylediklerim yer etsin zihninizde..

Korkularımız çok uzakta olmayacak ''Aynen''.
Çeplerimizi karıştırırken bozuk paralarla saçılacaklar etrafa..
Belki yanımızdan geçen teyzenin korkularına karışıp güdecek önümüze..
Tavırsız kalacağımız zamanlarımız olacak ziyadesiyle
neden sorusunun beynimizde yer etmesine gerek duymayacağız.
Alnının bütün akıyla durumu kabullenmenin teslimiyeti içerisinde olacağız..

Babalarımızın lafını ettiği çok gezen bilir gerçeği yüzümüze çarpacak okuduğumuz onca kitabın arasında..
Vakit var demek isteyeceğiz kendimize
Bakkala gidip o vakit bir paket umut satın alacağız.
Teslimiyet fazla sürmeyecek..
Babalarımız haklı yanları yanımızda bitiverecek aniden..

Kendini yolda bulacaksın aynı vakitte.
Yabancı bir şarkı yankı bulacak kulağının içinde hemde..
Anlamayacaksın..
Yolda olacaksın.
Bir paket umudunu ekmeğe bandırıp margarin niyetine ..
Bulayacaksın ağzının aç kalmış yanlarına..






11 Ağustos 2012 Cumartesi

Evs-8,9,10,11

Şimdi masada iki adet geri dönüşüme müsait pil bulunmakta ahizeden Kat Frankıe- People şarkısı yankılanıyor. İkisi arasındaki ironik durumu anlamakta güçlük çekiyorum kendime. Dem vurmanın geri dönüşüme bir katkısının olacağının sanmıyorum. İhtiyacım olduğu ölçüde belimi doğrultabiliyorum gerisi yalan kanımca..

Suni yüzeyli derilerini yüzüne geçirmiş epey oğlan çoçuğu var etrafımda elinde kocaman makinalarıyla..
Öte yandan askere giden samimiyeti eli ayağına yüzüne bulanmış dostlar..
Dengesini hangi yönde kuracağımı bilemediğim bir durum bu..

bu aralar yazmak gelmiyor içimde..

Mussomeli Caltanissetta, İtalya/ 09/10/11/.08.2012

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Evs-7

Evimin kapılarını iki gün sonra tekrar açmanın utancı içindeyim. Anthony bir kaç gündür yok. 
Dolayısıyla keyfimde yok. Müzlüüüm demesini özledim..
Günü rutin bitirmenin kıyısındaydık. Ama gelen güzel haberle hareketlendik bir anda.
Soluğu eğlenebileceğimiz güzel bir yerde aldık. Geç saatlere kadar eğlendik ve bolca muhhabetin dibine vurduk adeta.

İbo'nun şortu ile gecemi sonlandırıyorum.

İyi geceler.

Mussomeli Caltanissetta, İtalya/ 08.08.2012

pasl-ı

Duyulmasın diye gerçekler.
Paslı sebepler sunduk kendimize.
Adımız bir köy meydanı kadar kirli adeta.

Kimse konuşmaz
-akar hayatın sessizliği-
Anneler kalır en geride.
Kendi çocuğunu arayan 
anneler!


aslolan

Aslolan suretimi devralıp sessizliğimden.
Göğün sonsuzluğuna yol aldım.
Dünya kadar yorgunum.
Tökezlemeye meyilli ayaklarımın 
uçsuz bucaksız yalnızlığından 
sesleniyorum sana;

''Yitirdiklerinle gel''


7 Ağustos 2012 Salı

Evs-6



Yoluma cıkan her ayrıntı ayrı bır hassasiyet konusu.

Unutmaya çalıştığın ufacık bir ayrıntı hiç umadığın bir zamanda köşeye sıkıştırır seni.. Çare aramak daha zordur kabul etmekten.. İçinden çıkılmaz bir hal almaya başlayınca durum zamanın caydırıcılığına kanarsın. Heybemde ne kadar edilmemiş cümlem varken hazırda zamanın iyi taraflarına bıraktım..

Belirsizliklerimi toplum önünde sergilemenin riski çokça fazla..

Uzatmadan karmaşayı içimde yaşamaya devam etmeliyim..

Bugün kapılar çok fazla çarptı burada. Havalar gündüz sıcak geceler serin ve rüzgarlı oluyor genelde.

Diş ağrısını yansıtmayan Onur. Doktora gitmekte karar kıldı bugün. Yanında herzaman ki gibi çantası..

Zeynep çok fazla uyudu bugün.. Erken yatmasıda cabası..

Ezgi telaşlı .. Yarın sevgilisi ameliyat olucak sabah 6’da..

İbo sünnet mevzusunu açınca ortaya komik diyaloglar çıktı haliyle.. Üstünde herzaman ki gibi Bursaspor şortu ile..

Gülhan elinde su şişesi bitmesinden korkuyor adeta.. Bu benim Bu benim diye.. Neşeliydi bu gün hastalığı düzelmişti biraz..

Emir Oruçluydu ve haliyle sessiz.. Belli etmesede vücudu su kaybetmişti ziyadesiyle..

Bu gün pazardan aldığımız meyvaları yerken tatlandık biraz..

Dahası rutin..

Şimdi kızgınım ve telaşlı..

Yarının düzen ve huzur getirmesini umuyorum..

Mussomeli Caltanissetta, İtalya/ 07.08.2012

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Evs-5


Kargaşa kelimesine bugün izlediğim bir dizide rastladım..

Bir hayat bir eş ve çocuk.. Talihsiz bir olaydan sonra gözlerini hastanede açan bir baba.. Üzerinde yaşadığı tramvanın ağırlığını fazlasıyla hissettiren derin bir yara var. Hastanede kendisinden başka kimsenin olmadığını anlaması pek bir zamanını almıyor..

The Walking Dead.

Bu dizi iyi kurgulanmış, hikayesi insanı yormayan ve zombileri en iyi yansıtan dizi..

Sarah Wayne Callies İçin bir şeyler söylemek gerektiğine inanıyorum. Prison Break dizisiyle tanıdım ve çok beğendim.  The Walking Dead dizisinde karşılaşmamız tatlı bir tesadüf oldu..

Söz konusu hisler olunca bazen kendimi eksik hissediyorum.. Çok fazla anlam aramanın çok fazla değer sunmanın gerek olmadığı kanaatine bugün sabah saatlerinde ulaştım. Bilmediğim bir numaranın tesadüfünü yaşadım. Rehberimde olmayan bir numaranın ‘’Nasılsın’’ sorusa yanıt vermem epey güç oldu..

Lavinia ile tanıştım bugün elimde oyuncağı öylece durmuş bizi seyrediyordu. Meraklı gözlerini görünce yanına gittim hemen selam verdim konuşmaya çalıştım kendi dilinde.. Elimden tutup oyun oynamak istediğini söylemeye çalıştı yada ben öyle anlamıştım. Bir süre birlikte oyunlar oynadık. Bazen yaptıklarım çok gülmesine sebep götürüyordü.. Sıyrılmak isterseniz dünyadan.. bir çocuğun gülüşüne bak göz hizasında.. Anca o vakit dünya dolu gelmeye başlıyor.. Çok derin gülüşünde kayboldum adeta.. Birlikte gülüp eğlendik..Arkadaşının doğum günüydü bugün ve doğum günü ezgisi her dilde aynıdır. Eşlik ettik ikimizde unutup meşguliyetlerimizi..devam ettik olanlara..

Uzun bir aradan sonra kaçak çay içmenin tadına vardım burada.

Annemi hatırlattı ilk yudumunda.

Sıcak sohbeti eklenince buradaki dostların değmeyin keyfime.

Gökyüzü her yerde aynı görünür farkettim uzun bir zaman sonradan..

Devam edip sohbetimize sessiz sedasız kendimizce kendimize öylece az biraz korkmadan ..

Mussomeli Caltanissetta, İtalya/ 06.08.2012

5 Ağustos 2012 Pazar

Evs-4




Güne komşumun hayatın sadece olumsuz yanlarının olmadığını gösteren eğlenceli halleriyle merhaba dedim.Ezgisi kulağıma küpe olan dilini bilmediğim bir müzikle keyif yapmak anlatılmaz bir haz. O vakit bir kez daha anlıyorum müziğin evrenselliğini..

Yaşlı bir amcanın evinin penceresinden beni izlediğini farkettim dikkatli gözlerle.. Merhaba demeye vakit olmadan kapadı perdesini.. Sanırım dün gece eve girerken kapıda oturan kendisiydi..  Elinde bastonuyla..

Hazırlanıp dışarı attım kendimi.. Derin nefes alıp beni bekleyen yokuşları bir bir altetmeliydim. Kapımı örtüp yoluma koyuldum. Her zaman yanında geçtiğim kilisenin kapıları kapalıydı bu gün.. Pazar günüydü bu gün..                                           
Nefes almanın vakti yoktu daha fazla yokuş vardı. Her yer kapalıydı bu gün her yer sessiz.. Yolda gördüğüm her kese selam vermenin heyecanı vardı içimde nedeni tarif etmem güç sanırım..

Kendi içinde kocaman bir yerde çocuk olup sataşmak istiyorum herkese.. Nostalji her zaman işe yarar.. İnsanlara olmak istediğini verir.. Cümle içinde olsa dahi çocuk olup nostalji yapasım var..

Varmam gereken yerdeyim.. Mutfakta sürüyor burada hayat.. Herkes sadece yemek yapmıyor burada.. İlk acılarını paylaşanlar oluyor, Diş ağrısından dert yananlar keza, biriken bulaşığın kendi derdinden fazla olduğunu iddaa edenler, elinde telefonu buranın acayipliklerini annesine,sevgilisine,arkadaşlarına anlatmanın telaşına tutuşanlar..

Meşguliyetler bizi akşamın serin tarafına itiyor bi anda..

Sanatın evrenseliği en az müzik kadar.

Kendi lisanımızda suyumuzu içerken akşamın telaşı bir anda çöküyor tüm ağırlığıyla üstümüze.. Tiyatroya gitmeye karar verip yola koyulduk. Vardığımız yere en önce biz geldik sanırım çok az insan var ve başlamak üzere.. Tüm umudumu yitirmek üzereyken insanlar doluştu bir alanda açık havada serin havamıza..

Burada etkinliklerin saati yazmaz hiçbir yerde.. Merak edip sormaya koyulduk bir abimize.. Burada gelenekmiş saat 21:00 da başlar bütün etkinlikler.. Acayipliklerime bir tebessüm daha eklemiş oldum..

Bilmediğim bir dilin serin bir akşamın açık havasında tiyatro izlemekteyim.

Günün özeti;

Bilmediğim bir lisanın tebessümü var suratımda..

Balkona oturup altında serin havanın.

Çay koydum.

İçmeye müsait.


Mussomeli Caltanissetta, İtalya/ 05.08.2012

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Evs-3



Ayaklarımı balkondan dışarıya sarkıtmam uzun soluklu bir hal almaya başladı. 

Keza yere değecekmiş gibi hissetmemin başka bir açıklaması olamaz.Anlamaya çalışmam bu yüzden sanırım. Çıkıp kafamın içini insanlarla doldurmam gerektiğini biliyorum. Keza KAFKA boşuna bu konuya değinmezdi varsayıyorum. Karşıma çıkan herkese selam verip çan sesleri arasında kayboluyorum. Yürüdüğüm dar sokaklarda karşıma çıkan her kiliseye girmek isteğim bundan. Her din kendi içinde güzellikler barındırıyor sanırım. Kaybolmanın derin korkusunu yaşamadım hiç dar sokaklardan evimin yolunu ararken. 
Saçının beyazlığından yaşlı olduğunu anladığım dedem yaşındaki adamlar yol kenarlarına dizilip derin soluklu muhhabetlere dalıyorlardı. Cebimde başka bir para birimi var. Yoldan çevirip bir çocuğu kendi dillerinde selamlar veriyorum. Aynı şekilde tepki almamın dayanılmaz samimiyeti bana inanılmaz bir özgüven sağlıyor. Yer edinme çabam daha bir hızlı yol almaya başlıyor o vakit..

Yanından geçtiğim bir küçük kilisiden insanlar cebim dolusu çıkmaya başlayınca dikkatimi çekti.

Merak duygum elimi cebimden çıkarıp içeriye girmem gerektiğini söylüyordu. Niyet edip girdim içeriye.. 
Tüm ihtişamıyla ve mistik kokusuyla serildi bohça niyetine önüme..
Düğün vardı. İnsanlar durmadan fotoğraf çektirmenin telaşına tutuşmuşlardı. Etrafta İsa’nın çarmıha gerilmiş silüeti başı önde duruyordu öylece ve sakin. Diğer yandan Papa’nın gülen yüzü..

İnsanlar bana aldırış etmeden o anın tadına varmaya gayret ediyorlardı. Bu beni ziyadesiyle mutlu etti. 
Kendi ülkemi düşündüm elimde olmayan sebeplerden.. Türkiye’de herhangi bir kasabanın her hangi bir köyün herhangi bir düğününe gittiğini düşün ve etrafı izlediğini hayal et.. O vakit tek düşündüğüm ne zaman dayak yiyeceğim oluyor..Elbetteki böyle durumların olmadığı düğünlerimizde vardır.Tüm bu acayip düşünceler içerisinde dışarı attım kendimi ve dar sokakların samimiyetine teslim edip kendimi yola koyuldum tekrar..

İnançlarım gereği bazı konularda hassas davranıyorum. Niyet edip sahura durmanın güzelliği çan seslerine karışınca tebessüm tokat gibi yapışıyor suratına. Gülmekten alamıyorsun kendini.. Ve sahuru çan sesleri eşliğinde kendi dilinde şükredip çan sesleri arasında sonlandırıyorsun..
Havanın serin olması inançlarımı daha diri tuttuğunu itraf etmekte yarar görüyorum.. Keza aksi durumda ne kadar zorlanacağımı gün gibi meydanda olduğunu söylememe gerek duymuyorum.

Masamda az uzağımda bir portakal olduğunu görünce sevindim. Bana ülkemi hatırlattı nedense.
Annemi,babamı, sınav telaşını bu zamanlarda yüreğinin en sağlam taraflarında hisseden kardeşimi,gırtlaktan konuşmayı kendine huy edinen kız kardeşimi, evinde yeğenime mama hazırlamanın telaşında olan kız kardeşimi hatırlattı nedense..


Mussomeli Caltanissetta, İtalya/ 04.08.2012

Evs-2


Kulağımda ezgisini eksik etmediğim Neşet Ertaş şarkısı eşliğinde gün arası uykusuna daldım.

Yolun yorgunluğunu üzerimden atamadım daha,karnım aç ve çok su özlemi çektiğmii söylemeliyim. Kendimi avutmanın yolunu bulmuştum adeta. Duvarda asılı Meryem Ana sülieti bana tarifi manasız bir güç veriyordu. Henüz yatakta olmanın verdiği ayrı bir keyif eşliğinde Meryem Ana’nın bağışlayıcı bakışları arasında kayboldum.Kaldığım evin idari  işleri benden sorgulanıyordu. Çok değil birkaç sene evel kendi idari sorumluluğumu yürütmenin güvenini almıştım babamdan alnımın akıtığı terle anahtar niyetine.
Kendi yaşadığım evin kapısını açarak başlamıştı bu süreç..

Şimdi bir yarım adanın ortasında şirin bir evin anahtarını taşıyorum cebimde.

Balkonunda çiçeklerin olduğu,samimiyeti diğer balkonla arasında yarım metre mesafede duran küçük ve bir o kadar da huzurlu bir balkonun anahtarını taşıyorum cebimde.  Etrafımda dillerini henüz bilmediğim bir sürü şirin komşum var. Teslimiyet duygusu bende çok önceden olan ve kendini buradada tekrar eden balkondaki çiçekler kadar özgür bir anahtar benliğinde  girdi cebime. Buzdolabımda değişik tadların biraraya geldiği  bir yer olduğunu söyleyebilirim.

Alıştığım düzenin dışında bir düzenin içine kendime yer bulma çabam devam etmekteydi. 

Bu süreci yaşamanın ayrı bir heyecanı dursun bir yana zaman hızlı akmaya başladı sanırım. Ölçüsü belli heyecanlarım kendini tekrarlamaktan vazgeçmeye başladı. Teslimiyet duygusu  benliğime yer edinmeye balkonuma serdiğim çulun sıcaklığı kadar sahici olmaya başladı..


Mussomeli Caltanissetta, İtalya/ 03.08.2012

2 Ağustos 2012 Perşembe

Evs-1

Bu gün yeni bir kültürün içinde yer edinebilmenin ilk günü.. Uykumu az almış bir vaziyette uyandım bu sabah.
En azından kullanılmış bir kanepede. Yolculuğun karmaşık geçmiş olması bundan sonraki kaybolma girişimlerime ışık tutar nitelikteydi açıkçası. Kanepenin rahatı batmış olmalı sırtımda az biraz ağrı vardı.
Annem sırtını kapa üşütürsün demişti. Sesi kulaklarımda yankı bulunca aramaya niyetlendim. 
Yol uzundu epey ve iftara çok vardı. Arayıp dramatize etmeye severiz ailecek birbirimizi.. 
Tanıdık var mı oğlum oralarda yabancılık çekersin. sıkılırsın dedi. Burada çok tanıdık var dedım.. 
Annem anlata dursun ben çay içmeye yol ettim kendimi..Heves etmek manasızmış burada çay içmeye 
bu kültürün içine yer bulamamış kendine çay.
Çayın olmadığı yerde samimiyette olmaz.
Dostlukta. Ama yan komsu bu lafımı duydu galiba
bunun tuhaflığını yasaya durayım ben. 
Aklıma İsmail Abi geldi. Bir anda. Tutup onu arayamazdım annem gibi ama burada olsaydı iyiolurdu.
''Adam bana çay verdi ya çay çay. Çay veren adam kötü olur mu yaa.''
Ahh İsmail abi seni tanısa burası çok sever.


Herkes farklı beklentilerle gelmiş buraya. Cebinde herkesin uçurtmaya müsait hayalleri duruyor.
Bir o kadar endişleri, korkuları..
Aynı masada oturabiliyoruz. Her sandalye ayrı bir kültürü temsil edıyor adeta.
Gece inince burada perde niyetine önümüze karnımızın doyurmanın telaşı doluşuyor bos midemize.
Farklı kültür olsa da masadakiler aynı mideye sahip
ve makarna her dilde makarnadır
ve vazgeçilmezdir..


Olmayan suyun bile tadı güzel burada
her şey ölçülü ve tartılı
insan ilişkilerine de yansıyor bu.
Konuştukları dile de.


Bilmediğin bir dili çok az bildiğini düşündüğün bir başka dille öğrenmek
en az farklı bir kültürde yer edinmek kadarda çetin ve ilginç.


I
İlk günün yorgunluğu ve yer edinme çabası bir yana dursun
yeni deneyimleri kendine monte etmenin tatlı bir çabasıdır.
Burada olmak.


Hadi kapat oğlum! 
İlk günden çok yazmasın.
Sevgiler anne.


Mussomeli Caltanissetta, İtalya/ 02.08.2012
17:56