Hürriyet

21 Kasım 2013 Perşembe

Ayten biraz Zeytin

Ayten,

Bugünde sabah oldu. Bugünde seninle uyandım. Yatağımın çaprazında duran sehpanın hemen üstünde çivisine tutunamayıp düşen takvim var. Onu izliyordum bir süre ve içimden şükrediyorum. Televizyonun üzerindeki kültablasında çocukluğum duruyor; ”Misket”ler. Değişik renkte 29 tane misketim var. Her sabah uyanınca saymayı ihmal etmem. İnsanın geçmişi söz konusu olunca temkinli oluyor. Pür dikkat kesiliyor. Saydım, eksiksiz 29 tane misketim var. 

Kalkmam gerekiyor. Bugün yapmam gereken bir ton gereksiz iş var. Babamın kredi kartı borçları, annemin pike takımları, sınavlar ve not toplama telaşım. Hepsinden önce kahvaltı yapmam gerekiyor. Yüzümü yıkamam ve ekmek almam.. 

Yatağımı topladım şimdi. Nevresim takımlarım güzelmiş. Dünyanın en güzel renklerinden değişik desenler var. Özenle katladım. Yatağımın bir kenarına koydum. Yastığımın farklı desende olması da önemli bir ayrıntı.

Yüzümü yıkadım. Ocağa su koydum. Saate baktım; ”12:07” epey geç olmuş. Çoğu kurum öğle mesaisinde zaten. Rahatça hareket edebilirim. Müzik açtım. Şiir çıktı. ”Durma göğe bakalım” diyor. ”Serkan abi” Buzdolabından peyniri aldım o sırada, dilimledim tabağa koydum. ”Şimdi otobüs gelir biner gideriz. Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç” tabakta boynu bükük kaldı peynir dilimleri. Turgut Uyar'ı uğurladık ardından domatesleri dilimledim Tabakta tüm ihtişamıyla durmayı domatesler daha iyi beceriyor sanırım. Daha diri duruyorlar. Çay'ı demledim koydum hemen sağıma. Bardak ve şeker.. Zeytin için ayrı parantez açmak istiyorum. Sofraların ve kahvaltıların piri onlar..

Kahvaltıdan sonra masayı topladım. Odama geçtim giyindim hemen. Çoraplarımı bulmam bana vakit kaybettirdi. Sehpanın üzerinde duran takvimi aldım. Duvara astım. Döndüğümde orada tutunamayacağını biliyorum. Bugün 21 Kasım. Kopardım..

Ayten dedim içimden. Bugünde hayatımın bir parçası oldun. Ufak bir tebessüm ettim kafamı sallayarak. Parmaklarımda Zeytin kokusuyla takvim yaprağı var. Günün önermesi olarak kendime not:

Hayat fena halde Zeytin’e benzer Şevket..

Selam ederim.

16 Kasım 2013 Cumartesi

ayten biraz küpe

Ayten,

Yolcularken beni avucuma küpeni tutuşturmuştun. 
Al bunu sakla demiştin. Aldım sol iç cebime koydum.

Şimdi onunla avutuyorum kendimi.
En çokta geceleri.

Selam ederim.

9 Kasım 2013 Cumartesi

Ayten Ah!

Ayten,

Bütün koşullar bizi birarada tutmaya yer arıyor. Mevsim bile kışa az kaldı. Ellerini tutacak yer arıyorum İnan. Biraz daha seyahat edelim diye ineceğim durakları unutuyorum bazan. Metro ile tramvay arasındaki farkı sen bana anlat istiyorum. Geç kaldığında son otobüse beraber binelim. Son heyecanı kursağımızda yaşayalım diyorum. Sen şimdi bana diyeceksin ki Şevket şımarma! Ayten ben seninle seyahat etmekten başını otobüs camı yerine omzuma dayamaktan bahsediyorum.. Gayet makul istekler bunlar. Seni istemekte makul bir istek. 

Ayten,

Canım acırsa 
seni bir “Ah”ın 
yerine haykırmak istiyorum. 

Selam ederim.

7 Kasım 2013 Perşembe

Ayten, en çok!

Ayten,

En çok avuçlarım.
Üşüdüğümde avuçlarının arasına alır.
Nimet gibi öper koklar kollar.

En çok yüzüm.
Aynaya ihtiyacım yok.
Tüm gerçekleri yüzünden okuyabiliyorum.

En çok ayaklarım.
Yolda yürüyoruz misal.
Başım önümde izini bir ördek yavrusu gibi izlerim.

En çok omuzum.
Dünyanın tüm yükünü sağ omzuma yüklerim. Ayten gelir sol omzuma başını yaslar. Dünyanın gamı yükü pamuk şekeri olur bir çocuğun dudaklarına bulanır.

En çok diz kapaklarım.
Yemek yeriz misal.
Hararetli bir konuda konuşuruz.
Dizlerini hissedince dizlerim tüm tedavilere cevap vermeye başlar.

En çok kirpiklerim.
Salıncak kurup sallanır.

Derim dünya bu kadar.

Selam ederim.

2 Kasım 2013 Cumartesi

Hisler, kafalar ve kaşlar

Bir kuşun kanadına bakmaktan aciz hisler taşıyoruz omuzlarımızda. Göz kapaklarımız bize küskün halde açılıp örtünüyorlar. Hüzünlerimiz keza. 

Kaşlarımızın arasını her sene biraz daha küçültüyoruz. Her sene biraz daha büyüyoruz. Her sene biraz daha hınç besliyoruz kendimize. Kızgın suratların bedenleri oluveriyoruz. Bu sebepten kaşlarımızın arası hep biraz daha daralacak. 

Üstümüze diyorum kanepe kılıfı çeksek daha mı az kirleniriz. Daha mı az görünürün yamalarımız. Kimse bilmez. Sormaz kimse. Biz bir ömür hislerimize kılıf çekip dururuz. Onca yükün altında ezilmiş bir omuzun hikayesi olurmuyuz? 

Kafam karışık.
Dolu keza.
Kelimeleri bir araya getirmekten uzak.
Hislerimde cümlelerim gibi bölük pörçük. 

Selam ederim