Hürriyet

19 Şubat 2014 Çarşamba

masaörtüsü

bu sabah ardından kalanlara “bir yenisini” daha ekledim. “bir yenisi” daha ile başladım güne, gözlerimi senden kalan “bir yenisi” daha ile açtım. sen ardından kalan “bir yenisi” daha ile güne başlamak ne demek bilir misin? belki bilirsin. ben çok iyi bilirim. annemden babamdan çok iyi bilirim. üzerine akademik ihtisas yapar. okulda ders olarak okutulsun diye kitap yaparım o “bir yenisi” ile. yüzümü yıkamak, çorapları aramak, pantolonumu giymek, -kahretsin bütün bozuk paralar saçıldı yere-, aramak onları, masanın altına eğilmek. masanın altına o “bir yenisi” ile eğilmek ne demek sen bilir misin? belki bilirsin. bilsen acıtmazsın. bilsen her defasında karşına “bir yenisi” ile çıkmazsın. ihtimalleri hesaplamaktan, beynime sondaj çalışması yapılmış arazi gibi hissediyorum. hiçbir istinat duvarı, hiçbir yasal hak buna mani olamaz. gelip oturur o acı, sanki babasının eviymiş gibi beynime. acı benim bitmeyen türküm, sonunu bildiğim filmim, tuttuğum çişim işte. tüm bunlar o “bir yenisi” sabah gözümü açar açmaz karşımda iken oldu. sadece sabah, sadece o kısacık andan ibaret. ben acılarımın üzerine örtü çekemiyorum işte. anladın mı?
tüm bunları yazdıktan sonra, kainattaki en gerekli soruyu yöneteceksin bana. diyeceksin ki nedir o “bir yenisi” diye.
o “bir yenisi” mutfaktaki -masa örtüsü-
gelip yüreğime bir ur gibi yerleşen o “bir yenisi” nalet olası bir -masa örtüsü-
çünkü üzerine bulmaca çözerken karaladıkların duruyor. çünkü üzerinde bacası olmayan bir ev duruyor. bahçesiz bir avlu duruyor. sahipsiz şiirler ve el ele iki yürek duruyor.
pencereden bir küfür gibi savurdum o -masa örtüsünü-. gitsin istedim. kaybolsun. üzerinde hayalimiz olan o -masa örtüsü- artık sokağın karşısındaki elektrik tellerinde savruluyor hayata.
acı diyordun ya, acı;
her sabah odamın karşında duruyor
bir türki gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder