Hürriyet

17 Ekim 2013 Perşembe

Ayten kim?

Ayten,

Bakıp bakıp uzaklara daldığım,

Gelmek için kendime ayağa kalktığım. Kızmasın diye vaktinden önce beklediğim, kızınca, almak için gönlünü sürahilerce su içtiğim. Böbrek taşlarıma ve kalp ağrıma lazer ışınlarıyla sevgi enjekte eden bir kadın. Sabah uyanınca tüm bunları yapmış olan bir kadın. Öğleden sonraları bana güneşin varlığını defterime çizerek anlatan sonra 365 gün yanımda sıkılmadan bekleyen bir kadın. Sıkılmak diyince şimdi aklıma geldi. Bizim kelime daarcığımızda “sıkılmak, üzülmek, aldatmak, kandırmak ve yalan” söylemek anca bir şiirin dizeleri olabilir. Kendi aramızda bu kelimeler hala vuku bulmadı. Bulmasın diye perhiz ettik kendimizi. Istikrarımızı devam ettiriyoruz. İlk okul yıllarından süre gelen birçok alışkanlığımız var. Ben boynumda cevşen diye Ayten ismini taşırım. Boynumda duran ip. Ilk okulda silgim kaybolmasın diye annemin boynuma astığı iptir. Silgi kayboldu ama Ayten kaybolmaz. 
Şimdi gündüz uykularımın yerine Ayten’e sözler bercesteler diziyorum. 
O vakit bir anlamı oluyor.

Ayten,

Bizim üst mahallede oturur.
 
Sevgi apartmanı No:1.
Balkondan bana bir bakışı var.
 Sanki dersin affet. 
Ayten diyorum. 
Seni o balkondan vinçle indireceğim. Gülüyorum. Kahkası mahallenin neşesine halay çektiriyor. Annem biliyor. Babam çaktırmıyor. Kardeşim tedbiri elden bırakma diyor. Ayten diyorum. Seni sevmekten korkuyorum. İnsan bir kadını aklın mantığının ötesinde nasıl sever. 
Ayten kirpik uçlarımdan öpüyor. 

Mahallenin öteki ucuna kadar kovalıyorum kendimi.
 Saatlerce kendimden haber alamadığım oluyor. 

Sen şimdi Ayten kim diye soruyorsun. 
Bu anlatabildiklerim.

Anlatamadıklarım var daha. 
Aklımı yitiririm. 
Selam ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder